ÇALIŞMA KOMİSYONLARI

-Çalışma İlkeleri-

“Kültürsüz bilim olmaz; olursa atom bombası olur. Kültürsüz şehircilik olmaz; olursa sel olur, afet olur.
Kültürsüz ekonomi olmaz; olursa açlık olur, iklim krizi olur. Kültürsüz siyaset olmaz; olursa savaş olur,
yıkım olur. Bu nedenle, yeni bir gelecek inşa edebilmek için, başka bir kültür tarif etmek zorundayız.”
Demokrasi, sadece seçimden seçime sandığa gitmek değildir. Demokrasi; temel hak ve özgürlüklerin
varlığıyla birlikte birey, toplum ve doğa için hukukun üstünlüğünü esas alan, adaleti inşa eden,
katılımcılığı temel alan bir değerler bütünüdür. Ancak bu hak ve özgürlüklerin hangi sınıfın çıkarlarını
öncelediği sorusu, gerçek bir demokrasi portresi için kritiktir. Hak/hukuk kavramları kendi kümülatif
anlamları içinde oldukça açıkken kavramların kullanım alanı kişi veya düşüncenin onu nasıl
araçsallaştırdığı ile ilgilidir. Bu nedenle demokrasiyi bir yönetim biçimi olarak değil, eşitsizlikleri
(sosyal adaleti sağlamak) ortadan kaldırmak için yürütülen bir mücadele aracı olarak
konumlandırmalıyız.
Doğrudan ve katılımcı demokrasiyi inşa etmek; eğitimden gelir dağılımına, şeffaflıktan hesap
verebilirliğe, özgürlüklerden öz denetim mekanizmalarını geliştirmeye kadar uzanan yaşamın her
alanında demokratik ilkelerle örgütlenmeyi gerektirir. Hayatı örerken kullandığımız her tanım da kendi
içinde tutarlı olmalıdır. Örneğin eğitim fırsat eşitliği veya denetim gibi kavramlar istem dışı
tutarsızlıklara sebep olabilir.
Eğitimde fırsat eşitliği gibi kavramlar, çoğu zaman liberal çerçevede ele alınarak eşitliği “başlangıç
koşullarında dengeleme ”ye indirger. Oysa eğitim, yalnızca erişimle değil, müfredatın ideolojik
içeriğiyle de ilgilidir. Geleneksel eğitim yöntemleri, egemeni yeniden üreten/sürdüren bir toplumsal
uyum, beden disiplini gibi amaçlarla şekillenmiştir. Bu nedenle eğitim dediğimizde, eleştirel pedagoji
ve özgürleştirici öğrenme mekanları ve yöntemlerini inşa etmeyi amaçlıyoruz. Denetim dediğimizde bir
diğeri/öteki tarafından veya toplumsal gücün teslim edildiği bir otorite tarafından değil özden bir
denetimden söz ediyor oluyoruz.
Neoliberal süreçle birlikte eşitsizlikler derinleşmiş, sömürü yeni biçimler kazanmış, silahların susmadığı
bir dünya ortaya çıkmıştır. Üretim araçlarının özelleştirilmesi ile birlikte kamu yararı ilkesi lağvedilmiş,
doğa, sermaye birikiminin nesnesi haline getirilmiştir. İnsanın, insanı ve doğayı sömürmesine, yok
etmesine karşı; geleneklerimizde var olan dayanışma kültürünü esas alarak birlikte mücadele etmeli,
birlikte direnmeliyiz. Eğer devrimcilik, insanın insanlığa hizmet etmesiyse; insana ve doğaya karşı
sürdürülen bu vahşi savaşı durdurmak için kamucu bir yaklaşımla hareket etmeli ve çalışmalarımızı bu
yönde planlamalıyız.
Bugünün dünyasında yerelleşme ve yerel demokrasinin inşası için çeşitli yeni yaklaşımlar
geliştirilmektedir. Yerellerin güçlendirilmesine yönelik düzenlemeler yapılmakta, merkeziyetçiliğe
karşı alternatif yönetim biçimleri tartışılmaktadır. Ancak bu süreçler de çoğu zaman sermaye için
“yönetişimi kolaylaştırma” biçimine dönüşmektedir. Gerçek bir yerel demokrasi, yalnızca yetki devriyle
değil, halkın karar alma mekanizmalarında yer almasıyla mümkündür. Ülkemizin de bu gelişmeler
doğrultusunda yerel yönetimlerini yeniden yapılandırması gerekmektedir. Yerel yönetimlerin bütçe ve
yetkide özerkleşme sağlanmalı; kentsel hizmetlerde çok başlılıktan kurtarılıp yetkin hale getirilmelidir.
Temsili demokrasinin ötesine geçerek, yaşamın tüm alanlarını kapsayan katılımcı demokrasinin inşa
edilmesi sağlanmalıdır. Halkın, yerelde kendi yaşamına dair kararlar alabileceği bir düzen kurularak;
kentin, mekanın ve kamusal kaynakların özel mülkiyetin değil, kolektif yaşamın aracı olması
sağlanmalıdır. Kent ve kentli haklarından kamusal yarar ve sınıfsal eşitlik temelinde yararlanmanın önü
açılmalıdır.
MECİ Anlayışı: Katılımcı Yerel Demokrasinin Yaşayan Hali
Fındıklı’da uygulanan MECİ anlayışı, Avrupa Kentsel Şartı’nda belirtilen ilkeleri sadece sözde değil,
pratikte de hayata geçiren örnek bir yerel yönetim modelidir. MECİ, halkın yönetime katılımını bir hak
olarak değil, yönetimin varlık nedeni olarak kabul eder. Bu anlayışla Fındıklı’da söz, yetki, karar ve
iktidar halkta hayat bulur.
MECİ; halkın yerel yönetim süreçlerine katılımını sağlamak için doğrudan demokrasi araçlarını
kullanır. Mahalle toplantıları, meclisler, gönüllü çalışma grupları gibi yapılarla halk, kentin geleceğini
belirleyen kararların doğrudan parçası olur. Herkesin kendini ifade edebileceği, dinlenebileceği ve karar
süreçlerine dahil olabileceği alanlar yaratılır. Bu yapılar, temsili demokrasinin pasifleştirici etkisini
aşarak, halkın doğrudan yönetimde yer almasını sağlar.
MECİ’de, toplumun geleceğini etkileyecek her önemli projede halka danışmak bir yükümlülük değil,
temel bir ilkedir. Kentin planlaması, çevresel ve sosyal etkiler dikkate alınarak; kentin doğasına,
tarihine, kültürüne ve halkının yaşam biçimine saygılı bir şekilde yapılır. “Doğa bizim değil, biz doğanın
bir parçasıyız” anlayışı ile MECİ, yalnızca insan merkezli değil, tüm canlı yaşamı gözeten bir yönetim
tarzıdır.
Fındıklı’da MECİ belediyeciliği, bilimsel bilgi ile halkın ortak aklını birleştirerek karar alır. Kararlar,
uzmanların hazırladığı bilimsel planlara dayandırılır ancak bu planlar halktan kopuk değil, halkla
birlikte şekillendirilir. Burada bilgi, teknik bir iktidar aracı olarak değil; halkın öz örgütlülüğünü
güçlendiren bir dayanışma aracıdır. Gençlerin söz hakkı vardır, kadınlar karar mekanizmalarının
içindedir, yoksullar yalnızca desteklenen değil, yönetimin birer parçasıdır.
MECİ, gençlere toplum yaşamında söz ve sorumluluk verir. Gençler yalnızca dinlenen değil, aynı
zamanda uygulamaya katılan aktörlerdir. Gençliğin enerjisi, MECİ’nin yenilikçi ve umut dolu yapısının
taşıyıcısıdır.
Fındıklı’da MECİ ile hayata geçen bu yönetim anlayışı, yerel demokrasinin yalnızca seçimlerden ibaret
olmadığını, halkın her an yönetimde söz sahibi olabileceğini kanıtlamaktadır. MECİ; halkın, doğanın ve
yaşamın tarafındadır. Adaletin, eşitliğin ve paylaşımın olduğu; rantın, kayırmanın ve haksızlığın
olmadığı bir kenti birlikte kurmanın adıdır.
Bugün Fındıklı’da MECİ varsa, bu; halkın yönetime katılım hakkının gerçek anlamda tanındığı, doğanın
korunduğu, geleceğin bugünden birlikte kurulduğu bir yerel yönetim modelinin mümkün olduğunu
gösterir. Çünkü MECİ, sadece bir yönetim biçimi değil, emek ve yaşamı merkeze alan bir toplumsal
dönüşüm felsefesidir.
Komisyonlar

1. Eğitim Çalışma Komisyonu
Eğitim, yalnızca bireylerin kariyer hedeflerine ulaşmasını sağlayan bir araç değil, aynı zamanda egemen
ideolojilerin yeniden üretildiği başlıca alanlardan biridir. Bu nedenle eğitimin üretim ilişkilerinden
bağımsızlaştırılması ve toplum yarar temelli yeniden örgütlenmesi eşitler temelinde bir anlayışı
pekiştirecektir. Eğitim komisyonu, bu anlayışla ilçedeki tüm yaş gruplarına yönelik kamusal, eleştirel
ve özgürleştirici bir eğitim ortamı inşa etmeyi hedefler.
Örgün eğitime erişimdeki sınıfsal uçurumların ortadan kaldırılması, okul öncesinden liseye kadar her
aşama nitelikli ve demokratik eğitim olanaklarının sunulmasıyla mümkündür. Yerel kooperatifler ve
kamu kurumlarıyla kurulan ilişkiler, eğitimin piyasalaşmasına karşı dayanışmacı ve toplum temelli bir
modelin kurulmasını amaçlamaktadır. Halk Eğitim iş birlikleri yalnızca beceri kazandırmak için değil,
sosyal kesişme alanları olarak ve gözlem kapasitesini geliştirmek için kurgulanmalıdır.
Okul öncesi eğitim konusunda, Süreyya Osman Şişmanoğlu Gündüz Çocuk Konuk Evi ve Çocuk
Hakları Merkezimizde yapılan çalışmaların daha da geliştirilmesi ve sürdürülmesi için adımlar
atılacaktır. Ayrıca, ilçemizde kurulan ZUĞA Çağdaş Eğitim Kooperatifi bünyesinde, eğitim
yatırımlarının geliştirilmesi ve lise düzeyine kadar okullaşma hedefi doğrultusunda yatırımlar yapılması
planlanmaktadır.
Eğitim alanında, bölgesel iş birliği yaparak diğer ilçelerimizle de gerekli çalışmaların yapılması ve kısa
süre içinde okullaşma oranının artırılması için adımlar atılacaktır. Örgün eğitimde niteliğin artırılması
amacıyla kurumsal hedefler belirlenerek, eğitim kurumlarının altyapısının iyileştirilmesi sağlanacaktır.
Ayrıca, bilgi kaynaklarına erişim için (kütüphane, e-kütüphane, yüz yüze veya online eğitim) çeşitli
çalışmalar yürütülecektir.

2.Gençlik ve Spor Çalışma Komisyonu
Gençlik, toplumsal dönüşümün taşıyıcısı ve geleceğin kurucusudur. Ancak bugün gençler işsizlik,
güvencesizlik ve tüketim kültürü ile edilgenleştirilmeye çalışılıyor. Gençlik komisyonu, gençleri hedef
kitle olarak değil, özne olarak gören bir anlayışı güçlendirme amacı güder.
Gençlerin üretim süreçlerine katılımı yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal bir tercih olarak
ele alınmalıdır. Tarım, ekoloji, spor ve kültürel etkinliklerde gençlerin aktif rol oynaması, belirleyici ve
karar verici pozisyona çekilmesi, onlara yaşamın her alanında söz ve karar hakkı verilmesini ve buradan
hareketle kendilerini gerçekleştirecekleri güven ortamının yaratılmasını sağlar. Sporu rekabet değil
dayanışma temelli bir faaliyet olarak gören bu yaklaşım, sağlıklı bireyler kadar sağlıklı bir toplumun ön
koşuludur.
İlçedeki gençlerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için çeşitli çalışmalar yürütülmesi ve gençlerin
karşılaştığı sorunların çözümü için belediyeyi bir araç olarak kullanmak bu komisyonun varlık sebebidir.
İstihdam sorununun çözümüne katkı sağlamak amacıyla, tarımsal üretim alanlarında gençlerin aktif
katılımını teşvik eden projeler geliştirilecektir. Gençlerin kültürel, sosyal ve siyasal talepleri
doğrultusunda çözüm yolları aranarak, gençlerin ihtiyaçları karşılanacaktır.
Ayrıca, spor faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla, gençler ve çocuklar için amatör spor aktiviteleri
teşvik edilecek ve bu alanda uzun vadeli yatırımlar yapılacaktır. Spor alanları, ilçemizin iklimsel ve
fiziksel koşulları göz önünde bulundurularak çeşitlendirilecek ve her yaş grubuna hitap edecek şekilde
düzenlenecektir.
Yaz okulları ve benzeri uygulamalarla, gençlerin ve çocukların sporla buluşması sağlanacak ve onların
sağlıklı bir şekilde gelişebilmeleri için fırsatlar yaratılacaktır.

3.Geri Dönüşüm, Çevre Temizliği ve Halk Sağlığı Çalışma Komisyonu
Orantısız ve dışlayıcı kentleşme doğayı ve halk sağlığını piyasanın kâr mantığına teslim etmektedir. Bu
komisyon, doğa ile uyumlu bir yaşamı savunurken aynı zamanda sağlık hakkını temele alır. Atıkların
azaltılması, ayrıştırılması ve yeniden kullanılması, yalnızca teknik bir mesele değil, tüketim toplumunun
eleştirisidir.
Temiz suya, sağlıklı gıdaya ve hijyen koşullarına erişim, insan onurunu esas alan bir yaşamın
vazgeçilmezidir. Bu komisyon, dezavantajlı grupların en temel ihtiyaçlarını önceleyen, sendikalar ve
meslek örgütleri ile beraber çalışan bir koruyucu/önleyici halk sağlığı sistemi kurmayı amaçlar. Halk
sağlığı ancak doğa ve emekle kurulan onarıcı bir ilişki sayesinde sürdürülebilirdir.
Halk sağlığını tehdit edecek yatırımların önüne geçmek ve çevreyi, doğayı korurken insan sağlığını da
güvence altına almak temel bir görevdir. Sağlık alanında halkın ihtiyaçlarına cevap veren yapılar
desteklenmeli, eksik kalan alanlarda yatırımlar yapılarak halkın daha nitelikli bir yaşam sürmesi
sağlanmalıdır. Sağlık hizmetlerinin erişilebilir olması için gerekli çalışmalar ve yatırımlar yapılmalıdır.
Halk sağlığını tehdit eden risklerin azaltılarak yok edilmesi, çocuklar için temiz ve güvenli oyun
alanlarının sağlanması öncelikli hedeflerimizdendir. Altyapı çalışmaları (atık su yönetimi, kanalizasyon,
sanayi bölgesi arıtma alanları, fabrika baca filtreleri vb.) ve temel ihtiyaçların erişilebilir olması (ücretsiz
içme suyu, temiz ve nitelikli besine erişim, hijyen ürünleri vb.) sağlanmalıdır.
Halk sağlığını korumak amacıyla, meslek örgütleri ve sendikalarla iş birliği yaparak uzmanların
gözetiminde tarama çalışmaları yürütülmeli ve halkımız bilgilendirilmelidir. Bu süreçte sağlıklı
bireylerin yetişeceği altyapıların oluşturulması önemlidir.
Daha az atık üreten, ambalajsız ve yerel üreticiyi destekleyen ürünlerin tüketilmesi teşvik edilmelidir.
Plastik ve alüminyum kutu içecekler yerine doğa dostu ürünlerin tercih edilmesi, ambalajlı ürünler
yerine yerel üreticilerden temin edilen dönüştürülebilir veya tekrar kullanılabilir ambalajlı ürünlerin
tercih edilmesi gereklidir. Tüketimde oluşan atıkların doğru şekilde bertaraf edilmesi sağlanmalıdır.
İlçemizde çöplerin evde ayrıştırılarak üç farklı kategoride toplanması hedeflenmelidir: geri dönüşümü
mümkün olan atıklar, evsel atıklar ve diğer çöpler. Geri dönüşüm için tesislerde ayrıştırma yapılmalı,
evsel atıklardan sokak hayvanlarına mama veya kompost yöntemiyle gübre üretilebilmesi sağlanmalıdır.

Bölgemizin önemli sorunlarından biri olan çöp sorununun nitelikli ve sağlıklı bir şekilde çözüme
kavuşturulması için çevre ilçelerimizle ortak projeler geliştirilmelidir. Ayrıca, küresel iklim
değişikliğinin etkilerini azaltmak amacıyla çevresel yaklaşımlar benimsenmeli, karasal ve sucul
alanlardaki tür kaybını durdurmaya yönelik tedbirler alınmalıdır. Eko-sistemlerin korunması ve
bozulmuş olanların iyileştirilmesi için de çalışmalar yapılmalıdır.

4.İmar Şehircilik ve Engelsiz Yaşam Çalışma Komisyonu
Kapitalist kentler, kentleri bir rant alanına dönüştürürken kent halkını da mekânsal olarak tahakküm
altına alır. Bu komisyon, mekanı bir yaşam hakkı olarak yeniden kurmayı hedefler. Toprağın, doğanın
ve kentin metalaştırılmasına karşı, halkın kolektif çıkarlarını önceleyen kamusal planlama süreçleri
geliştirilmelidir.
Şehir planlaması, yalnızca teknik uzmanlıklara indirgenemeyecek kadar politiktir. Bu nedenle
yurttaşların doğrudan katılımı ve meslek örgütlerinin rehberliği ile etik kurullar oluşturulması;
engellilerin, kadınların, çocukların ve yaşlıların mekana eşit erişimi sağlanmalıdır. Engelsiz yaşam
yalnızca fiziksel değil, zihinsel ve toplumsal engellerin de ortadan kaldırılmasıyla mümkündür.
Şehir ve bölge planlama, kenti bir ekosistem gibi değerlendirerek, insan yapımı unsurların yanı sıra
biyolojik ekosistem ve sosyal unsurların uyum içinde yer aldığı bir anlayışla yapılmalıdır. Kentlerdeki
doğal, yapısal ve yaşamsal odaklar arasındaki bağlantı, yeşil süreklilik ile sağlanmalıdır. İnsan, doğa ve
toplumsal unsurlar arasında doğru bir etkileşim ve sürdürülebilir bir kentsel gelişim hedeflenmelidir.
Bugüne kadar yapılan kent planları gözden geçirilerek, yukarıda belirtilen hedeflerle uyumlu alanlar
oluşturulmalı ve yaşam kalitesinin arttırılması için demokratik planlamalar yapılmalıdır. Kenti bir bütün
olarak ele alarak sosyal donatı alanları ile birlikte yapı stokunun kalitesi incelenmeli, yeniden planlama
ve dönüşüm süreçlerinde yurttaşların çıkarları korunmalı ve tarihi miraslarımız bozulmadan gelecek
nesillere taşınmalıdır. Parklar, bahçeler, oyun alanları, mesire alanları, su alanlarının peyzajı ve
kullanımı, sahil alanlarının yaşam alanlarına entegrasyonu gibi unsurlar, kentsel peyzajın
oluşturulmasında göz önünde bulundurulmalıdır.
İlçemizdeki yapı stoku, çoğunlukla eski ve yorgun binalardan oluşmaktadır. Çarpık yapılaşma ve
deprem yönetmeliğinden uzak olan binaların tespiti ve kentsel dönüşüm süreçlerinin halkımızın
katılımıyla yapılması temel ilkemiz olacaktır. Kentsel konut stokunun ve kent alanlarının nitelikli hale
getirilmesi, yeni yatırımların planlanması sağlanacaktır.
Kentsel yaşam kalitesinin artırılması için kent estetiği önemsenerek, sokak ve cadde iyileştirmeleri
yapılacaktır. Belediye bünyesinde, uzmanlar, meslek örgütleri ve halkın katılımıyla etik kurul
oluşturulacak ve bu süreçler şeffaf bir şekilde yönetilecektir. Ayrıca, estetik yatırımlar teşvik edilecektir.
Kentlerimiz, yaş, cinsiyet, köken, eğitim, gelir, engellilik durumu gibi farklı bireylerin bir arada
yaşamını sürdürdüğü alanlardır. Kentsel planlama, tüm yurttaşlar için eşit ve erişilebilir düzeyde
yapılmalıdır. Bu planlamanın halkın katılımıyla demokratik şekilde yapılması, temel görevlerimizden
biridir. Yapılacak planlama ile hizmetlerin adil, eşit ve erişilebilir olması sağlanmalıdır.
Engellilere yönelik ayrımcılık, ötekileştirme ve şiddetin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar
geliştirilmelidir. Ayrıca, istihdam, kamu hizmetlerine erişim, bakım hizmetleri, eğitim ve sağlık
hizmetlerinin yerel yönetimler eliyle sunulması sağlanmalıdır.
Kentsel altyapı tamamlanan alanlarda, üst yapılar insan ve doğa dostu olarak inşa edilmelidir. Engelli
dostu bir kent yaratmak, yaşam kalitesini artırma hedefinin temel unsurlarından biri olmalıdır.
Plansız, denetimsiz ve metalaştırılmış kentlerde, yoksullar, ezilenler, kadınlar, engelliler, çocuklar ve
mülteciler sosyal yaşamdan dışlanmakta, kamusal hizmetlere eşit erişim sağlanamamaktadır. Bu
nedenle, daha yaşanabilir kentsel mekanlar oluşturulmalı, dezavantajlı kesimler kent hizmetlerinden eşit
şekilde yararlanabilmelidir. Ortak yaşamın inşası, tüm yurttaşların kentsel hizmetlerden eşit şekilde
yararlanması hedeflenmelidir.

5. Kadın, Yaşam ve Eşitlik Çalışma Komisyonu
Eşitlik, yalnızca yasal haklarla değil, gündelik yaşamda özgürleşme imkanlarıyla ölçülür. Patriyarkal
kapitalizm, kadınların emeğini görünmez kılar ve kamusal alandan dışlayıcı bir reflekse sahiptir. Bu
komisyon, öncelikli olarak kadın çalışmaları ile fakat tahakküm ilişkisi içinde konumlanışı aynı
temelden beslenen tüm dezavantajlı gruplar açısından toplumsal yaşamın her alanına eşit katılımının
sağlanacağı somut politikalar üretir.
Kreşten istihdama, kamusal alanda görünürlükten bakım hizmetlerine kadar pek çok alanda güçlenme,
ancak kolektif dayanışma ve mücadele ile mümkündür. Yerel Eşitlik Eylem Planı, stratejik bir belge
olmanın yanında Fındıklı’da toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikleri yıkma iradesinin politik ifadesidir.
Bu çalışmalar kapsamında, kadınların fiziksel ve psikolojik olarak zarar görmemesi için gerekli
önlemler alınacak ve onlara yönelik destek hizmetleri sağlanacaktır. Kadın emeği ve kadın temsilinin
dengelenmesi yönünde çalışmalar yapılacak, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerin uygulanması
için mücadele edilecektir.
Yerel Eşitlik Eylem Planı (YEEP) oluşturulmuş olup, bu plan doğrultusunda çalışmaların tamamlanması
hedeflenecektir. Kadın dostu bir kent olmak için yürütülecek çalışmalarla, eşitlik birimi kurulacak ve
bu birim aracılığıyla çalışmaların planlanması ve sürdürülebilirliği sağlanacaktır. Eşitlik birimi
bünyesinde, Yerel Eşitlik Eylem Planı çerçevesinde belirlenen hedef kitleye yönelik anketlerle ihtiyaçlar
tespit edilecektir.
Etki ve müdahale alanımız olması bakımından Fındıklı’daki her bireyin, din, dil, etnik kimlik ve yaşam
tercihlerine bakılmaksızın eşit olduğu bir kent inşa etmeye çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet rolleri
üzerinden tariflediğimiz tahakküm ilişkilerinin yarattığı sorunlu alandaki mücadeleyi salt bir cinsiyetler
arası eşitlik gayesi olarak görmemek gerekir. Kadınların karşılaştığı problemler, kadınlar tarafından
çözülmesi gereken ve yalnızca kadınların hayatını kolaylaştıracak veya dönüştürecek bir duruma işaret
etmez. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği toplumsal bir problemdir.
Bu kapsamda yapılacak çalışmalar şunları içerecektir:
• Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerin uygulanmasının sağlanması
• Kadın dostu ortamların sayısının artırılması (kahveler, meyhaneler, barlar, kafeler)
• Kadının yaşama katılımını destekleyici tedbirlerin alınması (kreş, bakım hizmetleri)
• Kadının ekonomik güçlendirilmesi
• Farklı yerel ve ulusal dillerin konuşulması
• Kamusal alanlardan herkesin faydalanabilmesi
Bu çalışmaların tamamlanması, eşitlik ve kadının güçlendirilmesi adına önemli bir adım olacaktır.

6.Kent Düzeni ve Sağlığı Çalışma Komisyonu
Her canlı için temiz suya erişim yaşamsal bir haktır. Suyun metalaştırılmasına, özel şirketlerin kar
nesnesi haline getirilmesine karşı durulmalıdır. Bu nedenle su varlığından yurttaşların eşit
faydalanabilmesi, halk sağlığının korunması, su kirliliğinin önlenmesi ve su havzalarının, akarsuların ve
yer altı sularının korunması temel önceliklerimizdir.
Şirketlerin çıkarları değil, kamusal faydalar gözetilerek çalışmalar yürütülmelidir. Su bir tüketim nesnesi
değil, kolektif yaşamın ortak kaynağıdır. Halkımızın ücretsiz, nitelikli içme suyuna erişimi sağlanmalı;
özellikle köylerimizde bu hizmetin yaygınlaştırılması hedeflenmelidir.
Akarsular üzerinde yapılan ıslah, bent, menfez gibi çalışmalarda sucul yaşam dikkate alınmalı, su
yatakları daraltılmamalı, taşkın alanları imara açılmamalıdır. Nehir yataklarını değiştirmek doğa
üzerindeki radikal bir müdahalenin yanında yoksullaştırma politikası olarak da değerlendirilmelidir.
Temiz ve atık su kaynakları birbirinden ayrılmalı, doğal yaşam döngüsüne zarar verilmemelidir.
Altyapı, sağlıklı bir kentin temelidir. Kent genelinde sıklıkla yaşanan altyapı sorunlarına karşı kalıcı ve
nitelikli projeler geliştirilmelidir. Altyapısı yetersiz olan mahalleler siyasal olarak ihmal edilmiştir. Bu
yüzden öncelikli yatırımlar planlanmalı, yeni yerleşim alanlarında ise altyapı eksikliği yaşanmaması için
stratejik planlamalar yapılmalıdır.
Kenti yaşayan bir ekosistem olarak kabul eden yaklaşımla hareket edilmeli; doğal, yapısal ve sosyal
unsurlar arasında yeşil süreklilik sağlayan bir bütünlük oluşturulmalıdır. Kent planlamasında insanın
doğayla uyum içinde yaşaması esas alınmalıdır. Bu planlama süreci kentteki herkesin yaşam hakkı için
örgütlenmelidir.
Belediyemiz bünyesindeki sosyal tesislerin mevcut eksiklikleri giderilerek daha işlevsel ve nitelikli
alanlar haline getirilmesi hedeflenmektedir. Yeni sosyal tesis yatırımları da planlanmalı, halkın yaşam
kalitesini artıracak alanlar oluşturulmalıdır ve mahalle halkının kolektif kullanımına açılmalıdır
Can dostlarımıza yönelik mevcut yaşam alanı konforlu ve güvenli hale getirilmeli; Orman Genel
Müdürlüğü’nden tahsisi sağlanan alanın geliştirilmesi sağlanacaktır. Serbest dolaşım alanları
oluşturularak, diğer belediyelerle ve valilik çatısı altındaki birlikle iş birliği içinde etkin çalışmalar
sürdürülecektir.
Kısırlaştırma, sahiplendirme, yerinde sahiplenme ve gönüllü bakım çalışmaları teşvik edilmeli; yaz
aylarında sahiplenilen hayvanların kışın terk edilmesine karşı önleyici ve gerekirse cezai uygulamalar
planlanmalıdır.
Kent yaşamında doğal peyzajın önemi büyüktür. Parklar, sokaklar ve açık alanlar doğal ve estetik bir
tasarımla kent mobilyalarıyla desteklenmeli; bu malzemelerin belediyemiz olanaklarıyla üretilmesi
hedeflenmelidir. Kent estetiği sınıfsal bir talep ve görsellikle sınırlandırılmış bir alana değil, halkın
gündelik yaşam pratikleriyle ve yaşamsal ortaklıkla şekillenmelidir.
Seralarımızda üretilecek bitkilerle kentin yeşil alanları tasarlanmalı; özellikle narenciye, karayemiş ve
ıhlamur gibi meyve veren, uzun ömürlü ağaçlar tercih edilmelidir. Yürüyüş ve bisiklet yollarının
artırılmasıyla kent daha sağlıklı ve yaşanabilir bir hale getirilmelidir.
İlçemizdeki esnaf ve işletmelerin sorunlarını tespit etmek, çözüm üretmek amacıyla esnaf odamızla iş
birliği içinde, iş kollarına göre bir yapı oluşturulmalıdır. Mevcut işletmelerin envanteri çıkarılmalı, yeni
yatırımlar bu planlama doğrultusunda yönlendirilmelidir. Küçük esnaf, neoliberal zincirleşmeye karşı
halkın iktisadi savunma hattıdır; bu nedenle örgütlü bir getirilmeli ve dayanışma ağları ile
güçlendirilmelidir.
Caddelerdeki işgallerin düzenlenmesi, halkın rahat erişimi için ortak kararlarla yürütülmelidir.
Belediyemiz hizmet üretiminde ihtiyaç duyduğu malzemeleri yerel esnaftan temin etmeyi temel ilke
olarak benimsemeli; karşılığında esnafın da halkın çıkarlarını gözeten hizmet anlayışını benimsemesi
sağlanmalıdır.
Zincir marketlere karşı küçük esnafın kooperatiflerle örgütlenerek rekabete katılması desteklenmelidir.
Cadde ve sokaklarımızın estetik açıdan yenilenmesi, bu dönüşümün bir parçası olmalı; sağlıklı ve
nitelikli yapılarda hizmet sunumu teşvik edilmelidir. Buradaki dönüşüm, gentrifikasyonun
(soylulaştırma) değil, halkın mekânsal adaletinin ifadesi olmalıdır.

7.Kültür Sanat ve Medya Çalışma Komisyonu
Kültür, yalnızca geleneksel pratiklerin korunması değil; aynı zamanda toplumsal belleğin, sınıfsal
direnişin ve kolektif hafızanın taşıyıcısıdır. Kapitalist üretim ilişkileri kültürü metalaştırarak onu
pazarlanabilir bir gösteriye indirgerken; biz, kültürü halkın yarattığı ve yaşattığı bir ortak yaşam biçimi
olarak savunuyoruz. Bu nedenle komisyonumuz, kültürel üretimi destekleyen değil; halkın öznesi
olduğu bir kültürel dönüşüm sürecini örgütlemeyi hedefler.
Kültürü var eden tüm bileşenlerin—müzik, mimari, anlatılar, geleneksel giysiler, aletler, dil, yayla
kültürü, hasat zamanı gibi yaşantısal rutinler—korunması, kayıt altına alınması, öğretilmesi ve
yaşatılması yönünde kapsamlı çalışmalar yürütülmelidir. Bu doğrultuda sözlü tarih çalışmaları, müze ve
sergi alanlarının zenginleştirilmesi, tarihi konak ve yaşam alanlarının mimarisinin korunması, kültürel
ve sanatsal faaliyetlerin erişilebilir hale getirilmesi hedeflenmektedir. Aynı zamanda halkın bu
faaliyetlere aktif katılım gösterebileceği olanaklar da belediyemiz tarafından sağlanmalıdır.
Geleneklerimizi geleceğe taşımanın en güçlü yollarından biri, yaz aylarında düzenlenecek festivaller
aracılığıyla kültürel hafızayı canlandırmaktır. Bu festivallerin sadece kent merkezinde değil, köylere
kadar yayılan kapsayıcı etkinlikler olarak planlanması temel hedefimiz olmalıdır. İlçede tiyatro, sinema,
dinleti, kitap günleri ve söyleşiler gibi kültürel etkinlikler artırılmalı ve halkın her kesimine ulaşacak
biçimde organize edilmelidir. Festivaller, turistik bir mıknatıstan ziyade kültürel belleğin kolektif olarak
yeniden üretildiği etkinlikler olarak tasarlanmalıdır. Kent merkezinden köylere uzanan kapsayıcı
kültürel etkinliklerle, merkezin kültürel hegemonyası kırılmalı; her yerleşim birimi kendi anlatısını
kurma gücüne sahip olmalıdır.
Sanat, özgürleşmenin ve eleştirinin bir aracı olarak görülmelidir. Egemen estetik anlayışın dışında,
yaşamın tüm biçimlerini kapsayan, gündelik hayatla iç içe geçmiş bir kültürel üretim anlayışı
benimsenmelidir. Bu doğrultuda tiyatrodan halk oyunlarına, söyleşilerden sokak müziğine kadar uzanan
bir spektrumda üretim desteklenecek, özellikle kadınlar, çocuklar ve gençlerin yaratıcı sürece eşit
erişimi sağlanacaktır.
Özellikle kadınlar ve çocuklara yönelik halk oyunları, tiyatro ve müzik çalışmaları desteklenmeli ve bu
alanlardaki faaliyetlerin sürekliliği sağlanmalıdır. Bir sanat akademisi kurulması, bu kültürel
dönüşümün kurumsal ayağını oluşturacaktır. Bu yapı, yerel sanatçıların ve zanaatkarların desteklendiği,
genç kuşakların üretime katıldığı ve estetik bilincin eleştirel pedagojilerle geliştirildiği bir merkez
olacaktır.
Medya ise yalnızca bilgi yayma aracı değil, aynı zamanda ideolojik mücadele alanıdır. Bu nedenle yerel
medya politikamız, sermaye temelli iletişim kanallarının tekelleştirici etkisine karşı; halkın kendini ifade
edebileceği, şeffaf, katılımcı ve çoğulcu bir yapıyla inşa edilmelidir. Belediyemiz, ilçedeki tüm kültürel,
toplumsal ve sanatsal faaliyetlerin duyurulmasında kamusal yayıncılık etiğini esas alacaktır.
Yerel tarihimizin, halk anlatılarımızın, yazarlarımızın ve şairlerimizin görünür kılınması için yayıncılık
faaliyetleri geliştirilecek; bu çalışmalar yalnızca bellek üretimi değil, aynı zamanda kültürel egemenliğe
karşı bir direnç alanı olarak yürütülecektir. Bu nedenle halkın doğrudan katılımı ile çalışan bir yayın
kurulu oluşturulacaktır.

8.Tarım ve Ekoloji Çalışma Komisyonu
Toprak, su, hava, tohum… Tüm bunları doğal kaynak değil varlık olarak tanımlayarak başlanmalı her
şeye. Mevcut tarım politikaları tüm bu unsurları metalaştırarak doğayı ve köylüyü piyasanın
boyunduruğu altına alır. Tarım ve ekoloji Komisyonu, bu tek başlılığa karşı, agro-ekolojik ilkeleri temel
alan, doğa ile uyumlu ve kolektif üretim pratikleri esas alan bir zemindedir.
Yerel tohumların korunması ve çoğaltılması, biyolojik çeşitliliğin yanında kültürel hafızanın, toplumsal
aidiyetin, gıda egemenliğinin de korunmasıdır. Bu neden komisyonumuz, ata tohumlarını çoğaltan,
üreticiyi destekleyen ve küçük köylüyü tarımın asli öznesi kabul eden bir politika izler.
Yerel tohumların artırılması ve dağıtılması, toprak verimliliğinin arttırılması, halk sağlığının korunması
amacıyla uygun teşvikler verilmelidir. Üreticiye, ürününü satma garantisi sunulmalı, geleneksel tarım
yöntemleri ve toprağın korunması teşvik edilmelidir. Ayrıca, zehirsiz bahçeler ve zehirsiz gıdaların
üretimi temel hedef haline getirilmelidir. Bu doğrultuda, üretici halkımız desteklenmeli ve kooperatif
yapılarla ürünlerinin satışı kolaylaştırılmalıdır.
Kooperatifleşme, ekonomik dayanışma ve bir üretim/paylaşım modelidir. Tarımsal üretimde küçük
üreticilerin kooperatifler aracılığı ile örgütlenmesi, tarımsal neoliberal tekelleşmeye karşı bir direniş
hattı oluşturur. Komisyonumuz, bu hattı güçlendirmeye yönelik yapısal destekler sunmayı
hedeflemektedir.
Zehirsiz üretim, yalnızca sağlıklı gıda talebi değil, aynı zamanda doğaya, işçiye ve tüketiciye karşı
sorumluluk bilincidir. Pestisit ve kimyasal gübre kullanımına karşı alternatifler geliştirilmesi, toprağın
ve suyun korunması, halk sağlığının savunulması demektir. Daha az atık üreten, ambalajsız ve yerel
üreticiyi destekleyen ürünlerin tüketilmesi teşvik edilmelidir. Bu ürünler, toprağa, suya, havaya ve
canlılara zarar vermeyen nitelikte olmalıdır.
Sermayenin doğal yaşam alanlarımızı tahrip etmesi ve bizi yoksullaştırması karşısında, ormanların,
dağların, akarsuların ve yaban hayatın korunması temel bir hedef olmalıdır. Ekosistemin parçalanmasını
engellemek, biyoçeşitliliği sürdürmek ve doğal yaşam alanlarını korumak için çalışmalar yapılmalıdır.
Ekolojik koruma, sermayenin mega projelerine karşı yalnızca savunma değil; alternatif yaşam
alanlarının inşasıdır. Ormanların, yaylaların, akarsuların ve denizlerin yalana açılmasına karşı mücadele,
iklim krizine karşı toplumsal adaletin bir parçasıdır. Komisyon, bu direnişi hem yerel hem bölgesel
düzeyde örgütleyerek, doğayı piyasanın değil, yaşamın parçası olarak gören bir anlayışı
yaygınlaştırmayı amaçlar. Bu doğrultuda 2024 yılında Çevre Meclisi kurulması ile ilgili kamuoyuna
çağrı yapmıştır. Kurulan Meclis, siyasi temsil ve politik sınırları sebebi ile belediyen bağımsız olarak
bir mücadele hattı örme amacı gütmüştür.
Fındıklı’da çay üretimi ana gelir kalemlerindendir. Hasat, bakım zamanları, tarım alanlarının dönüşümü
açısından ekonomik tarafından ziyade yaşamsal anlamda bir karşılığı vardır. İlçenin ajandası tarımsal
üretim biçimleri ile şekillenmiştir. Bu nedenle çayın zehirsiz, doğa dostu ve adil üretim koşullarında
sürdürülmesi için yerel üreticilerle birlikte planlama yapılacak; ürünün değeri üreticinin kontrolünde
belirlenecek bir gıda egemenliği modeli savunulacaktır.
Yaban hayatının sığınağı olan alanların bir bütün olarak korunması, ekosistem parçalanmalarının önüne
geçilmesi önemlidir. Biyo-çeşitliliğin sürdürülmesi ve tür kaybının önlenmesi için gerekli adımlar
atılmalıdır. Komisyonumuz, koruyucu, onarıcı ve yeniden kurucu bir ekolojik politika önermektedir.
“Çünkü doğayı savunmak, yaşamı savunmaktır.”

9.Turizm Çalışma Komisyonu
Turizm, yalnızca ekonomik gelir üretme aracı değil; aynı zamanda mekanın, emeğin ve kültürün nasıl
yeniden tanımlanacağına dair ideolojik bir alandır. Klasik turizm anlayışı, doğayı ve kültürü bir
gösteriye dönüştürür ve yerli halkı da seyirlik bir öge haline getirir. Turizm Komisyonu, bu sömürüye
karşı; yerel halkın öznesi olduğu, ekolojik dengeleri gözeten ve kültürel özerkliği savunan bir turizm
modeli inşa etmeyi amaçlar. Toplumcu turizm anlayışı, yerel değerleri yalnızca “tanıtmak” değil, halkla
birlikte yaşatmak anlamına gelir. Bu bağlamda, turizm faaliyetleri doğa ve kültürle uyum içinde olmalı;
yerel halkın onayı ve katılımı olmaksızın hiçbir yatırım yapılmamalıdır. Ziyaretçi değil, dayanışmacı
ilişkilere dayanan bir model tercih edilmelidir.
Turizm faaliyetlerinin niteliği arttıkça, ulaşım, rehberlik, konaklama ve tanıtım gibi diğer alanların da
gelişeceği bir gerçektir. Bu bütünsel yaklaşım çerçevesinde kentimizin turizm potansiyeli
sürdürülebilirlik ekseninde değerlendirilmelidir.
Kentimizin doğal, kültürel ve tarihi değerlerini içeren bir turizm haritası hazırlanmalı, bu çalışmalar
kooperatif yapılanmalarıyla desteklenerek hem istihdam yaratılmalı hem de yerel katılım
güçlendirilmelidir. Kooperatif temelli bir yaklaşım, turizm gelirinin adil paylaşılmasını ve yerel halkın
sürece aktif katılımını mümkün kılacaktır.
İlçemizin dağ ve deniz turizmine elverişli doğal yapısı değerlendirilerek, bu alanlara yönelik bilimsel
araştırmalar yapılmalı ve sürdürülebilir yatırımlar planlanmalıdır. Doğa yürüyüşleri, bisiklet rotaları,
kıyı temelli ekoturizm gibi alanlar yapılan her yatırım; doğal yaşamın sınırlarını tanımalı, biyoçeşitliliği
korumalı ve karbon ayak izini azaltmalıdır. Doğa tüketilecek bir manzara değildir.
Ziyaretçilere doğru bilgi sunmak, kentimizi tanıtmak ve yönlendirme sağlamak adına bir Turizm
Danışma Merkezi kurulması hedeflenmektedir. Bu merkez aynı zamanda kültürel etkinlikleri duyurmak,
yöresel ürünleri tanıtmak ve gelen turistleri bilinçlendirmek gibi önemli işlevler üstlenecektir.
Turizm ile yerel üretim arasında güçlü bir bağ kurulmalı; yöresel ürünlerimizin tanıtımı ve satışa sunumu
profesyonel bir biçimde organize edilmelidir. El sanatları, gıda ürünleri ve geleneksel üretimlerin
görünürlüğü artırılarak hem üretici desteklenmeli hem de ziyaretçilere nitelikli yerel deneyimler
sunulmalıdır.

10. Üretim Tesisleri ve İş Makinaları Çalışma Komisyonu
Üretimi, salt ekonomik kalkınma değil, toplumsal yeniden üretimin temeli olarak görmek
gerekmektedir. Bugün, üretim süreçleri, kar maksimizasyonuna göre örgütlenirken; biz üretimi halkın
ihtiyaçlarına, ekolojik sürdürülebilirliğe ve eşitliğe göre yeniden tanımlıyoruz. Bu komisyon, halkçı
planlama ve katılım ilkesiyle örgütlemeyi hedefler.
İş makinaları ve üretim tesisleri, merkezi planlamayla değil, mahallelerin ve köylerin doğrudan
katılımıyla yönetilmelidir. Mahalle ve köy muhtarlarımız, azalarımız ve diğer ilgili paydaşlarla birlikte
oluşturulmaya çalışılan komisyonumuz, mahalle ve köylerimizdeki ihtiyaç duyulan alanlarda (iş
makineleri, yol, asfalt, beton vb.) taleplerin planlamasını yapmayı hedeflemektedir. Bunun yanı sıra,
halkın yönetime aktif katılımını sağlamak amacıyla, muhtarlık bölgeleri bazında meclislerin
oluşturulması planlanmaktadır.
Belediyenin üretim araçları üzerindeki kamusal denetimi, hizmetlerin ticarileştirilmesine karşı bir
güvence olarak görülmelidir. Üretim tesisleri, rant yaratmak için değil; toplumun kolektif ihtiyaçlarını
karşılamak için işletilmelidir. Bu bağlamda, yerel talepler doğrultusunda esnek ve adil bir hizmet
planlaması yapılmalı; kamu kaynakları tüm yurttaşlar için eşit biçimde seferber edilmelidir.
Komisyonumuz ayrıca, belediyemiz bünyesinde mevcut olan üretim alanlarından verimli hizmet
alınabilmesi için koordinasyon sağlamayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, yerel ihtiyaçlara uygun
çözümler geliştirilerek, daha etkili ve sürdürülebilir hizmetlerin sunulması sağlanacaktır.

11. Yoksullukla Mücadele Çalışma Komisyonu
Bugün dünyada milyonlarca insan, günde bir doların altında gelirle yaşam mücadelesi vermektedir. Bu
tablo, küresel yoksulluğun daha önce görülmemiş ölçüde kronikleştiğini ve nesiller boyunca aktarılan
bir “geleceksizlik” hâline dönüştüğünü göstermektedir. “Derin yoksulluk”, yalnızca maddi yokluk değil,
aynı zamanda insanın en temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamaması anlamına gelir: Ne yiyeceğini,
nerede uyuyacağını, bebeğinin bezini nasıl değiştireceğini, çocuğuna içireceği sütü nereden bulacağını
bilememek… İşte bu, bir insanın her yeni günü bir krizle karşılamasıdır.
Yoksulluk, bu bağlamda siyasal dışlanma, sosyal güvencesizlik ve kültürel görünmezliktir. Mevcut
sistem, yoksulluğu bireysel başarısızlık olarak sunmaktadır. Bu neden Yoksullukla Mücadele
Komisyonu, hayırseverliğe değil; toplumsal adalete dayalı, dönüştürücü bir politika ile hareket eder.
Bu yakıcı gerçekliğe karşı, yoksullukla mücadelede yerel yönetimlere düşen rol giderek daha fazla önem
kazanmaktadır. İlçemizde yoksulluğun etkilerini azaltmak ve insanlarımızı üretim süreçlerine katmak
amacıyla katılımcı, adil ve onarıcı politikalar geliştirilmelidir. Yani, kırılgan gruplarla kurulan ilişki;
nesneleştirilen bir yardım ilişkisi değil, güçlendirici ve dayanışmacı bir ortaklık olmalıdır. Bu bağlamda
komisyon, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler ve göçmenler başta olmak üzere tüm kırılgan
kesimlerle doğrudan temas kuran, mahalle düzeyinde örgütlenmiş sosyal politika ağları oluşturacaktır.
Yoksullukla mücadelede üretime katılım kilit önemedir. Bu nedenle komisyon, yoksul kesimlerin üretim
süreçlerine dahil olabileceği dayanışma ekonomileri (kooperatifler, imece sistemleri, topluluk bahçeleri
vb.) geliştirmeyi hedefler. Böylece yardımın yerini katılım, tüketimin yerini üretim, edilgenliğin yerine
toplumsal özneleşme alır.
Yoksulluğun mekânsal yoğunlaştığı mahalleler, yalnızca hizmet alıcısı değil, aynı zamanda kentsel ve
toplumsal dönüşümün aktörüdür. Komisyon, bu mahallelerde yapılacak her çalışmayı; ortaklaşma
planlama, şeffaflık ve yerinden karar alma ilkeleriyle yürütecek; sosyal dışlanmayı değil, kolektif
örgütlenmeyi teşvik edecektir.
Yerel yönetim, çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve engelliler başta olmak üzere toplumun kırılgan kesimlerine
yönelik sosyal hizmet modellerini mahalle düzeyinde uygulamalıdır. Bunun için merkezi yönetimden
gerekli yetki ve bütçeler alınmalı; belediyemizin toplumsal adalet misyonu daha da güçlendirilmelidir.
Belediyemiz, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve her bireyin üretime katılımını desteklemelidir. İnsan
onurunu zedeleyen, sömürüye dayalı çalışma koşullarından kaçınmalı; emeğin hakkını gözeten, eşitlikçi
bir çalışma düzeni oluşturulmalıdır.
Fındıklı’da her birey doğduğu yere, inancına, cinsiyetine veya etnik kimliğine bakılmaksızın müşterek
yaşamın bir parçası haline getirilmelidir, temel politikamız budur. Yoksullukla mücadele, yalnızca
kaynak dağılımı değil; bu ortak yaşam ilkesinin gerçek anlamda inşasıdır.

Comments are closed.

Close Search Window