İlçe ekonomisi Rize genelinde olduğu gibi çay tarımına dayanmaktadır. 1952 yılında ekimine başlanan çay tarımında ilin diğer ilçeleri gibi Fındıklı’da da önemli gelişme görülmüştür. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilçede Çay tarımının yaygınlaşmasından önce; Fındık, mısır pirinç, arpa ve yörede pasta olarak adlandırılan darı ekimi yapılmaktaydı. Bunlardan başka ceviz üzüm karayemiş, hurma türlü cinslerde armut, elma erik, incir kara lahana turp fasulye salatalık bezelye, soya fasulyesi, kabak gibi ürünler yetiştirilmekteydi. Yer elması adı verilen bir tür tatlı patates ve adı verilen patateste besin kaynakları arasında geç de olsa yer almıştı.
Doğu Karadeniz’in hemen bütün kesimlerinde olduğu gibi Fındıklıda da tarım araçlarında oldukça eskilerden gelen geleneksel yapı korunmaktadır. Mısır ekiminin yaygın olduğu yıllarda kullanılan sapan yaklaşık 45 derecelik açı ile eğrilmiş olan bir ağacın ucuna demir susta takılmasında elde edilen sapan mısır ekimin azalması ile birlikte tamamen ortadan kalkmıştır. Mısır ekiminde kullanılan araçlardan dar ağızlı olanına çapa bergi geniş ağızlı olanına da pala bergi adı verilmektedir. Toprak kazma işinde kullanılan araçlardan biride bel adı verilen araçtır. Demirden yapılmış iki dişlinin son derce estetik bir sapa geçirilmesinden elde dilen bel ile hem ayak hem de el gücünden yararlanılarak toprak kazılmaktadır. Son yıllarda belin ahşap olan sap kısmının da metal kullanılarak yapılmakta olduğu görülmektedir.
Çay, Fındık, Kivi ve Mısır
Çay Tarımı Fındıklı da 1952 yıllarında başlamıştır. 1952 yılında çay ekimine izin verilmiş 6 yıl çay bitkisinin büyümesi beklenmiş ve 1958 yılında ilk hasat yapılmıştır.
Halen Fındıklı ilçesinde 220 ton günlük çay işleme kapasitesine sahip Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait bir çay Fabrikası ve üç adet özel sektöre ait çay fabrikası mevcuttur. İlçenin hemen her ailesinden bir veya birkaçının çalışma imkanı bulduğu çay fabrikalarında çalışanlarının ve ailelerinin sosyal güvenceye kavuşmalarına da vesile olmuştur.
Özenle kurulan fındık bahçeleri yöre halkı için stratejik öneme sahip bir ürün olarak değerlendirilirdi günümüze kadar. Fındık ağustos aylarında başlanan fındık hasadı 15-20 günlük bir süre içerisinde toplanır. Özellikle yol kenarlarında ve çay bahçelerinin kıyılarında yetişen fındıklar dallar eğilerek toplanır. Bu dallar gelberi adı verilen kokari ile çekilerek eğilir ve üzerindeki fındıklar toplanır. Fındık toplayan kişilerin omuzlarına astıkları zembilleri de yörede bolca yetişen kestane ağaçlarının genç fidanlarından elde edilen kabuklardan örülerek elde edilir ǯanǯa’dır. Hasadı gerçekleşen fındık öncelikle serender adı verilen ve son derece güvenli olan yapılara taşınırdı. Sürekli hava hareketinin yaşandığı serender kısa sürede fındıkların çotanak adı verilen dış kabuklarından ayrılırdı. Güneşli havalarda müsait bahçelere serilerek kurutulmaya çalışılan fındık yörede gelişen sözlü kültürün geliştiği ortamları yaratması bakımından da önemlidir.
İlçemizde 1990’lı yıllardan bu yana kivi üretiminde hızlı bir gelişme yaşanmaktadır. Hemen her köyümüzde kurulan kivi bahçelerinde natürel kivi üretimi gerçekleştirilmektedir. Kivi üreticileri kasım aylarında hasat ettikleri kivi meyvesini ilçede kurulan kivi alım yerlerine kendi imkanları ile satarak değerlendirmektedirler. Genellikle çay bahçeleri ile iç içe kurulmakta olan kivi bahçelerinde fidan başına 50/70 kg dolayında verim alınmaktadır.
Doğu Karadeniz’de olduğu gibi Fındıklı’da da Mısır ve Fındık üretimi önemli yer tutmaktadır. Nisan aylarında ekimi yapılan mısır filizleri haziran aylarında ilk seyrekleştirme işlemine tabi tutulur. Mısır bahçelerinde verimi arttırmak amacı ile genellikle hayvan gübresi kullanılırdı.
Balıkçılık
Karadeniz sularında yetişmekte olan çeşit balıklar ve balıktan ayrı bir yere sahip olan hamsi temel protein kaynaklarındandır. Bu günlerde yeniden keşfedilen mezgit, istavrit, kalkan, kefal, sargan ve hamsi balıklarının yanında berrak derelerde doğal ortamında yetişen kırmızı benekli alabalık ve bir tür sazan cinsi olan bıyıklı sazan balıkları sahil köyleri ve mahallelerinde yoğunlukla tüketilmektedir.
Kırmızı benekli alabalık dış yüzeyi son derce kaygan 40 cm boylarına kadar büyüme kabiliyetine sahip nadir bir balık türüdür. Derelerdeki çeşitli küçük canlılarla beslenen ala balık son derce hareketli ve esnektir. Çağlayanlardan akan sulara karşı zıplama ve akıntıya karşı yüzme kabiliyeti hayranlık uyandıracak şekildedir. Derelerimizde yaşayan diğer bir balık türü de yörede Ponǯo adı verilen bıyıklı tatlı su sazanıdır. Sarı gümüş rengine yakın bir renge sahip olan bu balık ta son derece kaygan bir yüzeye sahip olup çeşitli boylarda olabilmektedir.35/40 cm boylara kadar uzayabilen Ponǯo balığı da sevilerek tüketilene bir balık türüdür.
Arıcılık
Çok eski yıllardan beri üretimi yapıla gelen bal yöre insanın kimliğinin bir parçası haline gelmiştir Yörenin özel doğa şartlarına uygun son derce doğal ve sağlıklı bir biçimde üretilen bal önemli bir besin kaynağı ve geçim kapısı durumundadır. Geçmiş yıllarda kara kovan arıcılığı olarak bilinen yöntemle üretim gerçekleştiren arıcılarımız günümüzde fenni kovanlara yönelmiş durumdadır. Hemen her köyümüzde üretimi yapılmakta olan yöre balı ağırlıklı olarak kestane çiçeğinden elde edilmektedir. Nisan aylarında açmaya başlayan Orman gülü (Kumar – Mşkeyi), karayemiş, diken, ıhlamur, akasya, kivi ve yörede yetişen çeşitli meyvelerin çiçeklerinden elde edilen yöre balı sevilerek tüketilmektedir.
Kara kovan arıcılığı bugün itibari ile sembolik sayılacak düzeylere inmiş durumdadır. Bu tarz geleneksel üretimden vazgeçmeyen az sayıdaki arıcı tarafından kara kovan arıcılığı da yapılmaktadır. Meşecilik adı da verilen Kara kovan arıcılığı son derece zahmetli ve riskli bir uğraş olmasına rağmen bu tarz üretimi sürdürenler bulunmaktadır. Orman içlerinde dev meşe ağaçlarının dallarına yerleştirilen kovanlarda hiçbir ilaç vitamin vs kullanmadan tamamen doğal bir şekilde üretilen kara kovan balı çok değerli kabul edilmektedir. Arılı (Piǯxala) deresi vadisinde yer alan Baş mağara, Çam suyu, Kule, Mğesti; Çağlayan (abu) deresi vadisinde yer alan Hazma, Gürcü düzü, Taşçı mağara ve civarları kara kovan arıcılarının üretim yaptıkları başlıca alanlardır.
Hayvancılık
Geçmişte köy şehir ayrımı olmaksızın her evde mutlak surette bir veya birkaç inek beslenirdi. Beslenen inek sayısı köylere doğru gidildikçe artmakta ineklerin yanında keçi ve koyular da yer almaktaydı. Son derece sarp yapıda olup yoğun bitki örtüsü ile kaplı olan arazilerde beslenmesi hayli güç olan hayvanların karınları yaz aylarında yaylalarda doyurulurdu. Bahar aylarının gelişi ile birlikte giderek yükseklere doğru soğuk havayı temkinli adımlarla takip eden hayvan sahibi köylüler önce yörede merze olarak adlandırılan mezralara oradan da havaların iyice ısınmasıyla birlikte daha yükseklerde yer alan yaylalara ulaşırlardı. Buralardaki geniş otlaklarda hayvanlarını besleyen bölge insanı kış boyu tüketeceği yağ ve peynir gibi ürünlerini de elde etmiş olurdu. Ağustos aylarının ortalarında başlayan yayladan geri dönüş ekim ayının sonlarına doğru tamamlanmış olurdu.
Günümüzde ilçemizin köylerinde ve ilçe merkezine yakın mahallelerde birçok aile kendi süt ihtiyacını giderecek ölçülerde inek beslemeye çalışmaktadır. İlçede yem bitkilerinin yetiştirilmeyişi, kışlık kuru otun Ardahan, Kars gibi komşu illerden taşınması, endüstriyel yem üretme fabrikalarının yörede olmayışı gibi nedenlerin etkisi ile ticari anlamda besicilik yapılamamaktadır.
Kış boyunca fazla yağan kar bazen beklenmedik sıkıntıları da beraberinde getirirdi. Mısır saplarından elde edilen çala kurutulup saklanan kara ağaç yaprakları sınırlı miktarlardaki otlaklardan biçilip kurutulan ince ot (az güneş nedeniyle iyi kurutulamadığı için kış aylarında küflenir ve çürürdü) kurutulmuş çeşitli ağaç yaprakları uzun süren kış günlerinde bitiverirdi. Açlıkla karşı karşıya kalan hayvanları kurtarmak için bugünün insanının kolaylıkla algılayamayacağı güçlüklere katlanılıp uzaklarda kalmış dağlara gidilerek zurmeğ adı verilen otlar toplanırdı. Genellikle gün ağarmadan erken saatlerde başlanan zurmeğ yolculuğu gecenin ilerleyen vakitlerinde tamamlanırdı. Yolculuğun büyük bir kısmı henüz erimemiş kar üzerinde yalın ayak yapılırdı. Bu zor ve meşakkatli yolculuklar horon ve karşılama türküler aracılığı ile eğlenceli hale getirilirdi.
Günümüzde hayvanların tüketeceği kışlık ot Kars, Ardahan illerinden kamyonlarla getirilmektedir. Ot satıcılığı bir sektör olarak önemli bir ticaret konusudur.